Bu yaz Hıdıroğlu Konağında kardeşimle bir gece konaklamak istedik. Akşama doğru otele vardık. Tarihî Antep evi olan otelimize girmek için zili çaldık. Kapıyı açan otel sahibi bütün güleryüzü ve samimiyetiyle bizi müşterisi değil de misafiri gibi karşıladı. Binaya girdiğimizde önce ayakkabılarımızı çıkarttık. Bu, kaç otelde vardır bilmiyorum ama insana gerçekten evine giriyormuş hissi veriyor. Odamıza geçtik. Bir oda beklerken iki odayla karsilaşmamız sürpriz oldu. Girdiğimiz ilk odada bir büyük çif kişilik yatak vardı. O odadan açılan bir kapıyla diğer odaya geçiliyor ve diğer odada yatak yapılan bir kanepe ve TV var. Ayrıca küçük bir banyo da bulunuyor. Oda; gömme dolabından, penceresine ve hatta elektrik düğmelerine kadar eski dönemlerin izlerini taşıyor. Televizyon, klima gibi modern aletleri görmezseniz zaman makinesinde yolculuğa çıkmış gibi hissedebilirsiniz. Biz odamızda dinlenirken ben rahatsızlandım. Kardeşim ambulans çağırmak istedi, otel sahibini buldu. Otel sahibi 112 ile konuşup adresi verdi. Ambulans gelene kadar kardeşimle birlikte bana elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştı. Sonra ambulans geldi. Kardeşime maddi manevi ne lazım olursa arayabileceğini söyledi. Acildeyken de kardeşimi arayıp durumumu sordu. Gerçekten bir baba gibi ilgilendi Allah razı olsun. Bunu sırf müşteriyi memnun etmek ya da bir görevi yerine getirmek gibi yapmadığını, tamamen içten ve insani olarak yaptığını hissediyoruz. En lüks otellerde böyle bir samimiyeti bulamazsınız. Bu arada otelde kapılar açık kalmıyor, gece kilitleniyor. Anahtarla açıp giriyorsunuz. Konum merkezi, ulaşım rahat. Otel temiz. Yataklar rahat. En güzeli de orada sizi müşterisi değil misafiri kabul edip ağırlayan bir ev sahibi sizi bekliyor.
Terjemahkan